İtalyanca sözcükler öğrenirken buluyorum kendimi Trieste’de. Çilek Radyo’yu ve Lucia’yı o kadar çok seviyorum ki İngilizce, İtalyanca ve Türkçe sözcüklerin ötesinde yepyeni bir dile kavuşuyorum. Güne en erken ben başlıyorum zannediyorum. Dolu dolu bir program var bizler için hazırlanmış ama ben erkenden uyanıp kendi programımı da yaratıyorum fotoğraf çekmek için. Dolu dolu programın her anının farkındayım, bu farkındalıktan yanayım. Sosyal kooperatiflerin tarihini öğrenmek ve gül bahçesini görmek öyle değerli ki…

Renkleri yeniden tanımlamak lazım.  Kokuları, sesleri yeniden tanımlamak zor olsa da denemek lazım, hissediyorum. Mavi  rengi sadece mavi değildir. Derindir ve duygusaldır.  Durgun olduğunda “selam söyleyin bütün aşklarıma” der, hırçın olduğunda “bir kedim bile yok” der. Derindir ve keşfeder, derindir ve tutkularının peşinden gider, ezbere bildiği tek şiir yoktur ve bunun en önemli nedeni yeni şiirlere açılmaktır. Özgürlüktür, kısa öyküdür, cesur adımlardır. Mavi sadece kanatlarımızın rengi değildir. Mavi sadece deniz, gökyüzü değildir, topraktır aynı zamanda.

Türkiye’ye dönünce Radyo Mavi At kurulacak mı? Her şeye rağmen kurulacak mı? Bütün imkansızlıklar bizim mavi rengini, özgürlüğü  yeniden tanımlamamız için mi? Trieste’de deniz fenerine doğru yürürken aklım hem başımda hem değil. Ankara’da radyo için bilgisayar, kulaklık, mikrofon, ses kayıt cihazı geldiğinde, ses kaydını çalıştırdığımda, müzik programında düzenleme yaptığımda aklım hem başımda hem değil. Aklımın başında olmasını önceliği olan, olması gereken, olmazsa olmaz bir durum olarak tanımlamıyorum. Yaşadıklarımın akıl oyunu olduğunu biliyorum ve bu yazıyı kaleme alırken Gadamer’in oyun tanımlamasını, ön anlama kavramını ve tecrübenin tecrübeye açık olabilmekle, öğrenebilmekle ilişkisini düşünüyorum.

Haldun Hoca ilk podcast denemesini dinlediğinde ve güzel olmuş dediğinde, Ayşegül Radyo Mavi At müziği için yorum yazdığında ve Kürşat ile Murat Abinin çalışmaları sırasında, Delizia ile her göz göze gelişimizde, Meral Teyze’nin radyo ile ilgili  yorumunu sorduğumda verdiği cevapta mavi rengi var.  Mehtap ile Zehra’nın sakin ol önerisinde, Selman Bey’in desteğinde, Serkan’ın radyo için seçtiği şiirde, Volga’nın insanlara radyoyu anlatırken duyduğu heyecanda, Şeyda’nın sorularında mavi rengi var. Yeniden tanımladığımız mavi sadece özgürlüğün değil aynı zamanda yaratıcılığın da  rengi  oluyor.

Hayata hayallerini kat dedik çünkü biz hayata inandığımız kadar hayallere inanıyoruz. Lütfen daha çok soru sorun gençler, lütfen olduğu gibi kabul etmeyin hayatı, hayalleri, cevapları. Sorular sordukça, merak ettikçe aklınız masmavi olacak.  Sorular sordukça öğrenmenin ucu bucağı yok diyeceksiniz ve zaman zaman bu durum size rahat yüzü vermeyecek ama inanın burada başlıyor hayat. Renkleri kendinizce tanımlayın, sesleri ve kokuları da…

Özgünlüğümüz özgürlüğümüzdür. Kendinize özgü, farklı olduğunuzda korkmayın, hayat burada başlıyor. Ankara’da veya dünyanın bambaşka bir şehrinde hep yeniden tanımlayın evinizi, yolculuğunuzu, renkleri, sesleri, ruh durumunuzu hep yeniden tanımlayın. Sesiniz titrediğinde, konuşmaya devam edemeyecek kadar heyecana kapıldığınızda daha zor olacak her şey… Kabul edin bu gerçeği ve bazen titreyin bazen konuşma akışınız kesilsin ama bilin ki bu deneyimler sizi siz yapacak. Hayallerinize inanın, hakikat burada başlıyor. Yolculuğunuza inanın, evinizin inşası o zaman başlıyor.

Mavi At Kafe’nin hissettirdiği güzel ve yoğun duygular yıllardır bizi güçlendiriyor. Dr.  Giovanna Del Giudice Türkiye’de Uluslararası Toplum ve Şizofreni Kongresi’ne katıldığında şöyle demişti: Mavi Atlar Türkiye’de çoğaldığında İtalya’yı görmeye, Trieste’ye gelmeye ihtiyaç duymayacaksınız. Giovanna aynı gün şunu da söyledi: Güçlü ağlara ihtiyacınız var.

Aklımda kelebeğin kozadan çıkış öyküsü, kanatların güçlenmesi için kozadaki mücadelenin gerekliliği, aklımda Melih Cevdet Anday’ın Telgrafhane şiiri, aklımda Ursula K. Le Guin’in sözleri, aklımda Haldun Hoca’nın “her şey zaman ve emek ister, şizofreni hastasının iç dünyasını anlamak” sözü…

Sorular sorduk, adımlar attık, ağlar kurduk, güçlendik.

Özden gelen güç, iş birliğinden kaynaklanan güç, yapabilme gücü bir araya geldi ve bugün Trieste’de, Ankara’da, Balıkesir’de mavi at koşuyor. Yepyeni bir iyileşme dili var. Bu iyileşme dilinde biz “hasta” değil, deneyim ile uzman bireyleriz. Bir gün bu dili  konuşmak isteyen herkes  sözcüklere, cümlelere ve dilbilgisi kurallarına özen gösterecek. Özgürlüğün anlamına  bakacak kişiler. Ezberden konuşmamayı öğrenecekler ve  sorarak, sorgulayarak devam edecekler.  Bu dili sular seller gibi konuşabilmek için özgürlük iyileştirir düşüncesini kavrayacak, içselleştirecekler.

Dr. Franco Basaglia akıl hastanelerinin iyileştirilemeyeceğini düşünürken  ne kadar çok haklıymış. Dr. Haldun Soygür bu iyileşme dilini insanca diye tanımlarken çok haklı.

Yasemin Şenyurt

11.03.2020

Ankara