August Rodin, yaşamında aldığı ilk büyük siparişinde, İtalyan şair Dante”nin İlahi Komedya eserinden esinlenerek, aslında hiçbir zaman tamamlayamayacağı “Cehennemin Kapıları”nı yapmaya başlar. Ortaya çıkan eserde kapının iki yanına Âdem ile Havva’yı yerleştirirken, üst tarafındaki heykelde Dante’nin kendisini tasvir eder. Fakat 1906’da biten heykelin bu kısmı “Düşünen Adam” adıyla, heykelin kendisinden daha fazla tanınır ve pek çok ülkede bahçelere, meydanlara, müzelere, üniversitelere heykelin kopyası dikilir.

dusunen-adam

Akıl hastanesinin bahçesinde bir heykel

Heykel bizim ülkemizde orijinalinden ya da ünlü heykeltıraşından daha ünlüdür. Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin bahçesindeki heykel bizim için “akıl hastalıklarıyla” neredeyse özdeşleşmiştir.

Bir söylentiye göre heykel vaktiyle hastanede yatmış bir hastayı tasvir etmektedir. Bir başka söylentiye göre heykel, hastanenin kurucusu, efsane hekim Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman’ı tasvir etmektedir.

Hastanenin tarihiyle ilgili çalışmaları da bulunan Dr. Şahap Erkoç’a göre ise heykelin buraya dikilmesinin hikâyesi şöyle:

Dr. Fahri Celal Göktulga’nın başhekimliği döneminde (1945-1960) hastanede çevre düzenlemesi çalışmaları yapılır. Başhekim, bir dergide fotoğrafını gördüğü Düşünen Adam heykelinin hastanenin bahçesine çok yakışacağını düşünür.

Heykelin yapımına Kemal Künmat tarafından 1951’de başlanır. Künmat, 1930’lu yıllarda dönemin sayfiye semti Bakırköy’de oturmaktadır. Evinin bahçesinde nü bir kadın heykeli yapıp sergiler. Uzun yıllar bahçesini süsleyen bu heykel nedeniyle oturduğu ev, Bakırköy’ün tanınmış evleri arasında yer alır. Kendisi Rodin hayranı bir heykeltıraştır ve rahatsızlığı nedeniyle bir süreliğine hastanede bulunmaktadır.

Heykeltıraş Kemal Künmat’tan heykelin yapımı için ricada bulunulur. Künmat’ın görevi kabul etmesi ile devasa bir kaya kütlesi askeriyenin de yardımıyla heykelin yapılacağı alana taşınır.

Taş kütlesi, heykeltıraşın ellerinde şekillenip, Düşünen Adam vücuda gelmeye başlarken, Künmat emeğinin karşılığını istediğini ifade eder. Talep ettiği bedel günün şartlarına göre oldukça yüksektir. Hastane yönetimi Künmat’ı ikna etmek için, O’nu en iyi odalarda ağırlayıp ufak hediyeler alsa da başarılı olamaz. En nihayetinde heykeltıraşımız, heykeli yapmayı bırakıp, hastaneden ayrılır.

Ancak Künmat’ın hastaneden ayrılması sebebiyle heykel altı ay kadar bir eli eksik haliyle kalır. Hastalar arasında eli heykeltıraşlığa yatkın olan biri aranır. Bir süre sonra, depresyon tedavisi için gönderilen bir subay resim ve heykelle hobi olarak ilgilendiğini söyler. Mehmet Pişdar, çalışmayı tamamlamak için kolları sıvar ve 41 gün çalıştıktan sonra heykel tamamlanır.

dusunen-adam-bakirkoy

Heykel tamamlandıktan sonra gazeteciler hastane başhekimi Fahri Celal Göktulga’ya, bu heykelin bir akıl hastanesinin bahçesinde bulunmasının neyi ifade ettiğini sorarlar. Göktulga yarı şaka yarı ciddi gülümseyerek “Hastane dışındakilerinin durumu içeridekilerden daha kötü, bu heykel onların durumu ne olacak diye düşünüyor” şeklinde yanıt verir.

Taşa  Meramını Anlatabilirsin Ama…

Heykelin açılışı 4 Aralık 1951’de bir törenle yapılır. Hikâyenin ayrıntıları, o dönemdeki gazete kupürlerine, hastalarla yapılan röportajlara yansır.

Düşünen Adam heykelini tamamlayan Mehmet Pişdar 1952’de hastane anılarını “Tımarhanede 3,5 yıl” başlığıyla Milliyet gazetesine yazar. Kendisi ve heykel hakkında şöyle demiştir; “… Güzel sanatlara doğuştan sevgim ve istidadım olmasına rağmen, lüzumundan fazla üzerine düşmek istemedim.  Nitekim bu sanat, yine benim için bir gaye olmayıp, ancak vasıta kalacaktır. Bu sanatın en hürmet ettiğim tarafı nankör olmayışıdır. Zira insanlar her taşa toprağa meram anlatabilmişler, fakat  insana asla.”