Şizofreni Dernekleri Federasyonu, ülkemizde ruhsal bozuklukların ortaya çıkmasını önlemeyi temel görev edinen koruyucu ruh sağlığı anlayışını toplumun her kademesinde yerleştirmek ve yaşama geçirmek; ruhsal bozukluklar ortaya çıktığında mevcut tüm tedavi olanaklarını hastalıktan etkilenen birey ve ailesi için seferber etmek ve tedavi sonrası bireyin sevmek ve üretmek kapsamındaki yetilerini ifade edebilmesi için olabilen en kapsamlı zemini oluşturmak ufku içinde çalışmaktadır.
Ruhsal engelli bireylerin ve ailelerin yaşadıkları en ciddi sorunlardan biri olan önyargılardan kaynaklanan ayrımcı tutumlar nedeniyle şizofreni tanısı alan bireyler tedavi olmayı istememekte ya da tedaviyi yarıda bırakmaktadırlar. Bu durum hastalığın seyrini çok olumsuz etkilemekte ve iyileşmenin önünde ciddi bir engel olmaktadır. Bu engelin aşılabilmesi için toplumun her kesiminden insana ulaşmaya ve özellikle üniversitelerle yakın iş birliği kurarak şizofreni hastalığının tedavisi olduğuna, tedavi gören bireylerin çalıştığına ve topluma katkılar sunduğuna ilişkin farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Yıllardır süren bu mücadelemizde bize en çok akademisyenler ve üniversite öğrencileri destek vermişlerdir.
Beykent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Ferman’ın bir televizyon kanalında ekonomiye dair konuşurken, başka verilecek hiçbir örnek yokmuş gibi engelli bireyleri ve yakınlarını aşağılayarak yaptığı açıklama hepimiz için düşündürücü olmalıdır. Bu duyarsızlığı ve anlayışsızlığı sorgulamak gerekmektedir. Engelli bir birey -işitme, görme ya da ortopedik ya da ruhsal engelli bir birey- toplumdaki engellemeler ve ayrımcılık nedeniyle potansiyelini gerçekleştiremez ve kaynaklara erişemezken; bir üniversite rektörünün engelli bireylerin aileleri tarafından idare edildiği şeklindeki ifadesinin sadece duyarsızlıkla açıklanamayacağı kanaatindeyiz.
Bu ifadede engelli bireylerin bağımsız yaşamına, karar verme yetisine, özgürlüğüne ve kendi kaderini tayin hakkına karşı güvensizlik ve saygısızlık vardır. Engelli bir bireye güvenmemek ise bireyin özgüvenine, olumlu benlik algısına zarar vermektir. Engelli bireyin ailesi ya da toplum tarafından idare edilmesi gereken biri olarak düşünülmesi ve bu düşüncenin bir televizyon kanalında bir bilim insanı tarafından açıklanması çok vahimdir.
Engelli bir bireye ve ailesine imkanlar sunmak ve bu imkanları her geçen gün daha iyi hale getirmek için neler yapılabileceğini düşünmek gerekmektedir. Engelli bireyin eğitime erişimi, iş olanaklarının yaratılması ve toplumsal yaşama katılımı için projeler üretmek sadece sivil toplum kuruluşlarının sorumluluğunda değildir. Bu konuda engelli bireylerin ve ailelerin yaşamlarına en güzel desteği sunabilecek olan kurumlar üniversitelerdir.
Engelli bireyin desteklenmesine ve bu desteğin güçlendirilerek bireyin eğitimine devam etmesine, meslek sahibi olmasına, aile kurmasına ve kendini gerçekleştirmesine yönelik tüm çabalarımıza karşı Sayın Prof. Dr. Murat Ferman’ın ifadeleri ne yazık ki ayrımcı tutumları körüklemektedir. Engelli bireyin ayrımcı tutumlarla karşılaşması ise hem birey ve ailesi için hem de toplum için çok ciddi kayıplara neden olmaktadır.
Bu kayıpların önüne geçmek ancak ve ancak bilgi, duyarlılık ve saygı ile mümkündür. Sayın Prof. Dr. Murat Ferman’ı konuya ilişkin daha çok bilgi sahibi olmaya, engelli bireyler ve aileleri ile daha çok iletişim kurmaya ve engelli bireylerin haklarına, bağımsızlığına, geleceğine saygı duymaya çağırıyoruz.
ŞİZOFRENİ DERNEKLERİ FEDERASYONU